Köşeyi düzenli okuyanlar bilir, daha fuar yaklaşırken BMW'nin yeni R 1200 GS'ine yan yan bakmaya başlamıştım. Fuarda da tanıştığıma pek memnun olduğum motorlar arasındaydı 1200 GS... Nihayet test motorlarında sıra bana geldi geçtiğimiz haftalarda...


‘‘Tamam yarın gelip alıyorum’’ diye telefonu kapattığımda kara kara düşünmeye başladım. Tamam alırım dedim ama biraz iri bi alet, sonra 225 kilo? Ayağım yere değer mi acaba? Hani maymun olmayalım sonra... ‘‘Kız geldi abi, oturdu üstüne, jokey gibi kaldı namussuzum sonra bindi kendi motoruna geri gitti, çok güldük...’’ dedirtmem vallaha arkamdan. Bu iş namus işi, ne yapıp edip 1200 GS'e binilecek! Borusan'ın İstinye'deki üssüne uçarak gittim. Motorumu park edip etrafta kimsecikler yokken hemen yanımda duran kırmızı 1200 GS'e atlayıverdim. Motoru yan ayaktan kaldırıp düzelttiğimde ‘‘Anaaaa! Motosiklet balesi yapıcaz anlaşıldı!’’ dedim kendi kendime... Yerle küçük bir noktada, parmak ucu temasımız söz konusu... Eh yeter, adam olana çok bile. Nedense motoru alıp yola çıkana kadar her an Borusan, 1200 GS'i bana vermekten vazgeçecekmiş gibi hissediyorum. Tamamen kişisel kuruntu. İçeri girdiğimde sevgili Gökçe her zamanki gibi gülümseyerek karşıladı beni. Motorla ilgili bilmem gerekenleri motorun başında hızlı bir özet geçti. Normalde Borusan'a gittiğimde 10 dakikalık işim bile olsa yarım saatten önce çıkamam. Sohbet muhabbet... O gün kimsecikler yok etrafta... Sanki herkes masalarının arkasına saklanmış gizli gizli beni izliyor. Hatta bahse girmişler ‘‘Bence kesin kaldıramicak bile motoru...’’, ‘‘Kaldırır da 15 dk sonra alın bunu diye geri getirmezse namerdim!’’ Motoru çalıştırıyorum..Şöyle bir gaz veriyorum. Boxer motor hemen ‘‘buyrun burdayım’’ diyor... )

Vermekten her an vaz geçerler diye içerde tur mur atmadan hemen basıp çıkıyorum Borusan üssünden. Aha gidiyoz işte. Jip kullanıyor gibi yüksekteyim trafikte. Hiç de öyle korkulacak bir durum yok canım canavar gibi gidiyorum işte... Duruşlarda da sol ayağımı kalçadan indirip tek ayak dengeli durursam olay bitmiştir. Vitesler maşallah yağ gibi geçiyor. Ben alışmışım tabi kavga döğüş vites atmaya. 10-15 dk içinde bütün stresim geçiyor. Sürekli yanlış sinyal vermek, sonra da açık unutmak dışında, babalar gibi kullanıyorum işte... Virajlara nasıl girip nasıl çıktığımızı anlamıyorum bile... Bu arada hafta içi çalışma günlerinden biri... Yani öyle alayım motoru uzayayım şehir dışına durumu yok. Şehir içi iş koşuşturmacasında arkadaşlık ediyor GS bana. Frenleri tartışmasız benim motoruma 10 basar. Dur deyince oracıkta duruyor namussuz. Şehir içinde trafikte akşama kadar alt üst ediyoruz İstanbul'u. Yolda karşılaştığım motorcu dostlarımın gözlerindeki şaşkınlık dolu ‘‘helal olsun!’’ bakışı iyice gaza getiriyor beni. ‘‘Vay be ablaya bak 1200 GS kullanıyo’’ diye gülümsüyorlar bana. İstinye, Balmumcu, ordan Fenerbahçe veee Fenerbahçe'den İkitelli... Otobana çıkıyorum. Hadi bakalım 100 beygir mi demiştiniz? Ee görelim o zaman. Alet 400 beygirlik otomobile denk geliyor neredeyse. Azcık açıyorum gazı. Bilirsiniz motorda bazen fren değil gaz hayat kurtarır. İşte öyle durumlar için bastınızmı uzuyor alet. Racingler gibi... Ama o tüm asaletiyle bir Enduro. Rüzgarın kızı olarak yine annemin gazabına uğruyorum. İnanılmaz rüzgar var. Viyadüklerde uçtum uçacağım. Gideceğim yere vardığımda ağzım kulaklarımda. Park edip motordan indiğimde bir şey fark ediyorum. Anahtarlıktaki kumanda! Aha! Bu ne diye basıyorum! Evet tam düşündüğüm şey. Ciyk sesiyle göz kırpıyor bana GS! Ve immobilizer devrede. İnanmayıp kurcalıyorum orasını burasını, vallaha ötüyor alarm cayır cayır. Başta motorda da alarm mı olurmuş ya derken çok hoşuma gidiyor bu durum! Artis artis giriyorum binaya. O gece bende misafir kalıyor 1200 GS. Emanet ya içim gidiyor. Pamuklara sarmalayıp sarasım geliyor. Benim branda küçük geldiğinden otomobilimin brandasını örtüyorum üstüne. Sabah erkenden yine tepesindeyim. Kendimi bir şey sanıyorum nedense binince üstüne. Dükkanların önünden geçerken kendime bakıyorum nasıl duruyorum üstünde diye. Eh biraz kelebek gibi kalmışım ama... Akşam üsse geri dönüyorum. Yüzümde on numaralı gülümsememle teslim ediyorum motoru. Kendi motoruma bindiğimde tam taban yere basınca anlamsızca yabancılıyorum durumu. Deriin bir iç çekip, ‘‘Aman be deeeryalar kanlıca deryalaaaar...’’ diye koyuluyorum yola...

Mutlaka yapın, asla yapmayın

Bu haftadan itibaren istedim ki bu köşeyi okuyan her motosiklet sevdalısı kendi tecrübelerine dayanarak motosikletle ilgili diğer okuyuculara bir cümle söylesin. Ama bu söylenenler tecrübeyle sabit olsun ve diğer motorculara bilmediği bir şey öğretecek nitelikte cümleler olsun. Hadi motor kullanan eşinize, dostunuza ‘‘abi bak sakın şöyle şöyle yapma motorda ya da mutlaka böyle yap’’ dediğiniz şeyleri hatırlayın ve yazıp yollayın. Yollayın ki tecrübelerinizden biz de yararlanalım.. ‘‘mutlaka yapın, asla yapmayın’’ cümleleriniz için adresimizi biliyorsunuz. ruzgarinkizi@hurriyet.com.tr ya da otoyasam@hurriyet.com.tr

İşte benden size örnek teşkil bir kaç ‘‘mutlaka yapın, asla yapmayın’’ cümlesi. Hadi sizinkileri bekliyorum.

‘‘Durduğunuzda düşmek istemiyorsanız ayağınızı yere koyarken nereye basmak üzere olduğunuza mutlaka bakın...’’

‘‘Geri döndüğünüzde motorunuzu yan gelip yatarken bulmak istemiyorsanız, park etmek için yumuşak zeminlere güvenmeyin.’’

‘‘Ne olursa olsun motosiklet kullanırken kask ve korumalarınızı takın.’’

‘‘Yokuş yukarı çıkarken korkmayın verin gazı.’’

Haftasonu HOG Ralliye...

Bu hafta sonu, 3 gün boyunca Park Ormanda Kurtalan Ekspres, Nez, Şebnem Ferah ve Moğolların konserlerinin de yer aldığı HOG Ralli var. Tüm Avrupa, Rusya, Amerika va Avustralya'dan gelecek Harleycilerin katılımıyla gerçekleşecek festivalde 3 gün 3 gece sınırsız eğlence olacak. Ayrıntılı bilgi www.hogtr.com da bulabilirsiniz.



Ayşe Şule Bilgiç
ruzgarinkizif650gs@hotmail.com