Hayatımıza cep telefonu girdiğinden beri, günlük hayatımızda ve hatta uzun vadede psikolojik yaşamımızdaki pek çok şey değişti, değişiyor. Bundan pek çok sene sonra özlem, merak ve benzeri duygulanmızın tamamen şekil değiştireceği ya da yok olacağı kesin.


Cep telefonunun oldukça hatırı sayılır yararlarına karşın, ilişkiler bazında pek çok sakıncası da göz ardı edilemez. Heran birileri tarafından ulaşılabilir olmak, hesap sormak ve vermek özellikle ikili ilişkilerde kişilerin engel olamadıktan bir durum oldu çıktı.

"Alo. napiyosun? Ben de iyi, nerdesin? Hım kimler var? İyi ben bi' sesini duyayım istediydim de!" Yalan! Valla da billa da yalan. "Saat Başı Raporu" almak için aramıştın ve bi' saat sonra muhtemelen benzer bi' konuşma daha yapcaksın. Çünkü bu, insanların artık farkında olmadan, bilinçsizce yaptıkları, ciddi takıntı ve bağımlılık haline getirdikleri bir hastalık. Bu bağımlılık en çok GSM operatörlerinin işine yarasa da kişilerin bu durumdan kurtulmaları neredeyse imkansız. Saat başı Rapor hastalığının tedavisi de henüz bulunamadı. Günlük hayatta en sık rastlanan ve zararsız görünen şekli yukardaki diyaloglarla kendini gösteriyor ancak daha gelişmiş ve ileri safhaları da mevcut. Örneğin bu bağımlılık yaşanırken taraflardan biri evde köskös oturuyo, öbürünün keyfi yerinde arkadaşlarıyla takılıyorsa, evde oturan bir sonraki arama-araşma-rapor alma-verme seansında yani Saat başı Rapor Krizinde, karşı atağa geçmek için, ya içgüdüsel olarak kendini dışarı atmak durumunda hissediyor ya da bi sonraki krizde kendini daha da kötü hissetmeyi başarıp, eğlenen tarafın keyfini kaçırarak rahatlıyor.

Söyle ki: Eğlenen Taraf (Yalnız bi'şeyler yapmanın keyfi ve ezikliğiyle)-Naber Tatlım?
Evde Oturan (Bu durumu hafif sezmiş laf sokar tatda)-ii. Senden? Hiç aramıcaksın sandım. Eğlenen Taraf (Şirinlik yapmaya çalışarak)-i-yiyim iyiyim. Napiyosun bakalım? Evde Oturan (Restini gördüm şapşal, yaktım seni kinayesiylen) —Evdeyim! Sen napiyosun? Eğlenen Taraf (Her zaman yaptığı sıradan bî'şeymiş gibi ama aslında tedirgin hatta yusuf yusuf)--Napiim ya Denizlerle bişiler içiyoruz. Evde Oturan(demek bensiz bişiler yapiyosun ha, bunu senin yanına korlar mı be.)—Ohh ne güzel için tabi... Eğlenen Taraf (Zor da olsa raporunu vermenin rahatlamasıyla başına geleceklerden habersiz.(--Sesini duymak için aramıştım. Napicaksın? Evde Oturan (Birazdan görürsün neler yapı camı tadında)— Bilmiyorum! Eğlenen Taraf. (Olayın tamamlandığını sanarak, hiçbir sorun yokmuşçasına, kibarca)~Tamam canım araşırız. İşte o bi sonraki aramada olay kopuyor. Özetle evde oturan taraf:--Ne sesin gelmiyo... Çok gürültü var duyamıyorum...

Arkadaşlarla çıktım, araşırız... cümlesi tadında bir karşı atak yapıyor ya da aglak bi sesle:-Hiç ya yok bi'şeyim... Sen eğlen, takıl arkadaşlarınlai tadını çıkar gecenin, boşver beni, ben başımın çaresine bakarım, sen eğlenmene bak.. tadında bir kinayeylen karşı tarafa " ben bu haldeyken sen nasıl eğlenebilirsin? Hadi göreyim seni, eğlen de bak neler oluyo? " mesajını yolluyo. (Bu diyalogların pek çok versiyonu yazılabilir..) Mantıken bu diyaloglarda yer almak istemeyen birinin teknik bir çözümlerin pratikte geçerliliği yoktur. telefonunu gafleten kapatan ya da çalarken açmayan taraf, telefonunu açtığında başına gelenleri bir kez yaşadıktan sonra bu duruma bi' daha tahammül edemiceğinden bir sonraki benzer durumda telefonunu kapatmayı aklından bile geçirmez... Arayan ve ulaşamayan kişilerde görülen Saat başı Rapor Yoksunluğunun belirtileri kişideki manasız asabiyet, kaygı ve şüphe beraberinde nerdeydin, niye kapattın, kaçta ordaydın, kim vardı yanında, nasıl kısılmış sesi, niye yalnışlıkla kapanmış, neden sessize aldın, nası duymadın? vs., şeklinde uzayan ve insanın tahammül sınırlarını zorlayan cümlelerle kendini gösterir. Dırrrrr... Allah kimsenin başına vermesin.. Ve Saat başı Raporu'na alışmış her bağımlı kişilik kapalı ya da açılmayan telefonlara benzer tepkiler gösterir. Motor kullanan şanslı azınlık olarak bu Saat başı Rapor hastalığından bir nebze kurtulmak, en azından zaman zaman, (Düzenli İşi olanlar İçin en azından hafta sonlan ya da akşamları) uzak durmak, kendimize hayattan küçük molalar çalabilmak gibi büyük bi lüksümüz ve avantajımız var. Bu avantajın farkında olmayanlara

1) Karşınızdakine eşiniz, dostunuz, arkadaşlannız, aileniz ya da sevgiliniz (ki bu hastalığın en sık ve yoğun raslandığı gurup eşler ve sevgililer) motorunuzu ne kadar çok sevdiğinizi ve onun üzerinde vakit geçirmenin hayatınızdaki pekçok şeyden daha önemli, değerli ve keyifli olduğunu, anlayana ve buna saygı duyana kadar belirtin, hissettirin. (Yalan da değil yani)

2) Motorla şehir içinde bile olsa kendi kendinize "amaçsızca" evet amaçsızca ve "saatlerce" evet evet saatlerce dolaşmayı, arada TEM'e çıkmayı sevdiğinizi, bunu "sık sık" yaptığınızı ve bunun kendinizi İyi hissetmenizi sağladığını bilmesini, farketmesini ve kabullenmesini sağlayın. (Amaçsızca; "nereye gidiyodun motorla da duymadın?" sorusundan sıyrılmak için önemli) {Saatlerce de; "bi beşte aradım sonra altıbuçukta aradım. Onca saat ne işin var motor tepelerinde?" sorusundan yırtmak için önemli) Karşınızdaki bu 2 durumu sindirdiğinde (ki kolay olmıcaktır ama sonuç için inanın değer.) Saat başı Rapor Sendromu'ndan her zaman olmasa da, arada "'motordaydım tatlım, duymadım." sihirli cümlesiylen uzak kalabilirsiniz. Hatta olayı doğru işleyip, oturttuktan sonra karşınızdaki; açılmayan her telefonda sizin bu sihirli cümleyi kullanmanıza gerek kalmadan; "yine motorda galiba, duymuyo." diye düşünüp krizi rahat ve sorunsuz atlatarak çıkabilecek hertürlü cıngardan uzak kalmanızı sağlayabiliyor. Yalnız aman diyim kötü amaçlar için kullanmayın! Patlarsınız bi yerde bi şekilde. Vallaha sonra demedi demeyin. Sadece hayatta kendinize küçük ve " masum" molalar almak için deneyin.

Uzun zamandan beri kullanan biri olarak söyleyeyim harbiden işe yarıyor arkadaşlar.. Sistemi doğru kurarsanız çalışıyor.

Benzer hastalığa yakalanmış sevenleri olan tüm ikitekercilere şiddetle tavsiye...

<b>Bügün Trafikte</b>

Bi' motosikletlinin hayatını tehlikeye atmak isterseniz, onu yakından takip edin. Edin

ki bi'aksilik olup düştüğü anda altınıza alasınız...
Not: Trafikte motosikletleri yakında takip etmeyin.

Ayşe Şule Bilgiç
ruzgarinkizif650gs@hotmail.com